15 Ekim 2010 Cuma

Kesin Türk'tür!

  Bugün otobüsle eve dönerken yine 1,5 saat süresince otobüsteydim ve yine psikolojik olarak çeşitli buhranlara girip çıktım.Bildiğiniz üzere otobüste hep farklı insanlarla yanyana oturursunuz, trafik sıkıştığında dert ortağı olursunuz, hapşurunca biri çok yaşa dersiniz yani güçlü bağ vardır aranızda.Bugüne kadar hep belirli bir insan profili olurdu otobüste yaşlı teyzeler, üniversiteli öğrenciler vs.Ama bugün adeta karma bi yere düşmüştüm.Alt kat en arkada oturuyordum bir yanımda çakma louis vuitton çantalı iPhone'u elinden düşmeyen pür makyaj tipik bir bahçeşehirli kız; diğer yanımda siyahlara bürünmüş, kıpkırmızı saçlı, son ses müzik dinleyen bir metalci kızımız; karşımda ise yaşlı bir amca ve onun yanında da Güney Koreli olduğunu tahmin ettiğim bir çocuk.Nası ama cidden karma olmuş dimi.Neyse asıl konumuz bu değil, Güney Koreli arkadaşın yanında oturan ve ağzını yüzünü çeşitli hallere sokarak ingilizce konuşmaya çalışan Türk kızı, evet gerçekten bir sorundu bu.Ben de bu yazımı ona ithaf ediyorum izninizle.
  Güzide yurdumuzun sınırları dışına çıktığınız an Türkleri nasıl tanırsınız biraz bahsetmek istiyorum, bizzat yaşadığım örneklerdir.
  *Eveet bildiğiniz gibi mükemmel bir aksanımız var aslında bunda pek örneğe ihtiyacımız yok bir Türk İngilizce konuşmaya başladığı an anlarsınız ama özellikle etrafınızda 'bikausssssz' diyen birini görürseniz emin olun ki o da sizin gibi Türk'tür.
  *Yabancı arkadaşlarınızla topluca yemek yediğiniz bir anda bıçağı olmasına rağmen tabağındaki yemeği çatalıyla bölen genç evet biliyorum ki sen de Türk'sün.
  *Türkçe'de vurgular önemlidir ve belki dilimizin güzelliği, dolu dolu konuşmamızı sağlayan şey de vurgudur.Ama Almanca olsun İngilizce olsun bu tarz dillerde bu vurgu olayı pek yok, bu yüzden duygularınızı anlatmada sınırlandırılıyorsunuz.Mesela şaşkınlık belirtiniz 'wow', 'oh incredible' vs. olabilir ancak bunu ne derece şaşırmış bir biçimde söyleseniz de olmaz kendinizi yeterince şaşırmış hissetmezsiniz.İşte bu gibi durumlarda devreye Türk vurgusunu İngilizce'ye uygulamak girer.Sabah sınıfa mı giriyorsunuz kocaman bir 'gud morniiiing' deyin ya da şaşırdınız mı bütün şaşkınlığınızla 'riliiiiiiiiiiiiiy' deyin.Evet ben de Türk'üm ve ben çok yaptım bunları.
  *Ve asıl mesele birbirini tanımayan iki Türk'ün karşılaşmasıdır ki çok sık başınıza gelebilir.Ya tipten anlaşılır(bunla pek karşılaşmadım tipimden çok anlaşılmıyor benim) ya konuşmalardan.Evet o an ülkenizden uzak olmanın verdiği özlemle yurtdaşınızla sohbete başlarsınız.Çok mutlusunuzdur, nereli olduğunu, nerde oturduğunu sorarsınız ayaküstü arkadaş olur; dönünce görüşmek üzere sözleşirsiniz ve asla görüşmezsiniz.Ama o mutluluk size bir sonraki Türkle karşılana kadar yeter merak etmeyin.
  *Herhangi milletten bir arkadaşınızla konuşurken size başka bir Türk arkadaşından öğrendiği kelimeleri söylemek ister, siz merakla ne söyleyeceğini beklerken o en okkalı küfürlerden birini söyler ve sakın şaşırmayın ve gülün geçin.Bunu yapan da sadece biziz sanırım.
  *Son olarak yorgunluktan bir duvar dibine çömelmiş birini görürseniz, evet arkadaşım biliyoruz ki sen de Türk'sün.
  Türk olmak güzel her yerde ve her zaman güzel.Yurda döndüğüm an nerdeyse yerleri öpecektim, insanların yüzüne öyle mutlu bakıyordum ki, herkes benim gibi Türk'tü çünkü.Yardıma ihtiyacınız olsa koşup gelir herkes dimi, ama sözde asil ev sahibem Karen zorlandığımı göre göre bavulumun ucundan tutmamıştı bile, ne varsa Türk'te var arkadaş.
  Not:Bu arada başta bahsettiğimiz otobüsteki kadın vardı ya otobüsteki gürültüden duyamamıştım ama inerken anladım ki meğerse Korece konuşuyormuş, Korece zor ya nasıl öğrenmiş helal olsun, varsın ağzını yüzünü çeşitli hallere sokarak konuşsun.

2 Ekim 2010 Cumartesi

Bayram Japonu-3


  İlk günün yorgunluğu atamadan gezimizin ikinci gününe başlamıştık.Aslında sıradan bir kahvaltı hazırlamıştı annem domatesli, peynirli, yumurtalı, nutellalı klasik bir kahvaltıydı ama sabah kahvaltılarında haşlanmış pirinç yiyen milletten gelmiş birine bu kahvaltı bir hayli ilgi çekici gelmişti.Normalde domates yemeyen Mayuko burda domates yemeye başladı, bkz.hormonsuz lezzetli Türk domatesi.Kahvaltının ardından yola koyulduk.Onu önce okuluma götürdüm, çapanın içinden geçip tramvaya bindik ve Sultanahmet'e geldik.Ama oraya varış saatimiz tam cuma vaktiydi ve Sultanahmet o kadar kalabalıktı ki bırakın camiye girmeyi etrafta yürümekte bile zorlanıyorduk.Camideki insanların dağılmasını beklerken ordaki küçük turistik eşyalar satan dükkanları gezdik ve Mayuko kendine bir Osmanlı köşesi oluşturacak kadar çok şey aldı.Camiye giremedik ama hemen yandaki türbeyi ziyaret ettik.Tavandaki ve duvarlardaki motiflere, Arapça yazılara ve tarihi camiye hayran kaldı Mayuko.Ordan çıktık ve Ayasofya'nın kapısında sıraya girdik, Sultanahmet'e nazaran daha az kalabalıktı burası.Uzun sırada beklerken ikinci bir kapıdan insanların hiç beklemeden içeri girdiğini gördüm.Oraya geçtik ve evet müzekartımı aldığım günden beri ikinci kez kullanmış oldum böylece,Mayukoya da biletini aldık ve geçtik içeri.Ayasofya'nın eskiden bir kilise olduğunu sonradan camiye dönüştürüldüğünü anlattım ona.Benim de ilk gidişimdi ve onlarca turist grubunun arasında biz de birer turisttik artık.İki katlı caminin her yerini dolaştıktan sonra 'camileri mi yoksa kiliseleri mi daha çok beğendin Mayuko' diye sordum ve cevabı camii oldu,bu cevapta görkemli camilerimizin rolü büyük sanırım.Sonrasında Taksim'e doğru yola çıktık, İstiklal Caddesi'nde yürüdük ve dürüm yedik.Önceki gün kumpire bayılan Mayuko bugün de dürüm-ayran ikilisine bayılmıştı.Sanırım bütün yemeklerimiz çok lezzetli yani biz gittiğimiz ülkelerde her şeyi yiyemeyiz yesek de hepsini beğenmeyiz ama bu kız ne yese beğendi.Biraz da alışveriş yaptıktan sonra eve döndük.Akşam yemeğinde annem köfte ve pilav yapmıştı, pilava yağ koyduğumuzu öğrenen Japoncağız hayretler içinde pilavın tadını çıkardı ve ikinci günümüz de böylelikle sona erdi...

Bayram Japonu-2

  Bayram tatili süresince beni ziyarete gelen Mayuko'yla ilk günümüzde boğaz turu yaptık, iki saat süren turun sonunda oldukça etkilenmişti ve Asya kıtasına yaklaşmak sanırım onu duygulandırmıştı.Boğaz turu sonrası Eminönü'nden tünelle Taksim'e çıktık.Londra'da London Eye'a, Paris'te Eifel Kulesi'ne çıkılırsa İstanbul'da da Galata Kulesi'ne çıkılır diyerek kulenin yolunu tuttuk.Bilet almak için sıra beklerken, önceki gün havaalanında gördüğümüz bir hayli dikkat çeken kaslı vücuda sahip turist abimizi bir daha görmenin şaşkınlığıyla 'dünya küçük' yorumlarımızı da yaptıktan sonra kulenin tepesine çıktık.Evet manzara mükemmeldi, her yeri görmek mümkündü ama benim dikkatimi asıl çeken şey kulenin etrafında tur atmamızı sağlayacak olan balkon tarzı yerin dapdaracık olmasına rağmen sevgili vatandaşlarımızın nedense ok işaretlerinin tam tersi yönünde gidip orada da trafiği felç etmesiydi.Yahu zaten daracık yer herkes okları takip etse nolur dimi, ha bir de orda durup fotoğraf aşkıyla yanıp tutuşanları saymıyorum bile.E durum böyle olunca zaten duruyoruz diye biz de bir kaç fotoğraf çekinmedik değil.

  Kulede de bir saate yakın zaman geçirdikten sonra karnımızı doyurmak için Ortaköy'e doğru yola çıktık.Ama bayramın birinci günü olması herkesin dışarda olması için yeterli bir sebepti ve tahmin edileceği gibi dışardaki kalabalık trafiğe de yansımıştı.Normalde on beş dakikada gittiğimiz yolu kırk dakikada gittik ve acıkan karınları doyurmak için kumpircimize koştuk.Hayatında ilk defa kumpir yiyecek olan Mayuko'yu Ortaköy Camii'nin hemen yanında manzara ve kumpiriyle başbaşa bıraktım.Amacımız kumpirden sonra waffle da yemekti ama nerde biz de öyle mide elbette yiyemedik.Sonrasında Taksim'e geçtik ve ordan otobüse bindik.Yolda annem aradı bayram gezmesine gideceğimizi söyledi böylelikle Mayuko'ya da bayramın nasıl olduğunu gösterecektik.Gitmeden önce ona el öpmeyi ve bayramla ilgili birkaç küçük şeyi açıklamıştım.Gittiğimiz yerde herkesin elini öptü ama harçlık vermelerine çok şaşırdı.Tabağındaki revani, kurabiye vb. tüm tatlıları bitirdi tam bayram gezmesi oldu anlayacağınız.İlk günün yorgunluğuyla eve vardık ve hemen uykuya daldık.İkinci gün daha da yorucu olacaktı çünkü...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...