10 Temmuz 2011 Pazar

Bir Gezi Yazısı-Münih

  Uzun zamandır blog yazmamıştım;nasıl bir başlık koysam,girişi nasıl yapsam diye baya düşündüm aslında ama şöyle diyeyim gezi yazıları tarzında birkaç yazı ekleyeceğim önce.Aslında gittiğim yerlerin fotoğraflarını ekleyecektim sadece ama tatile gitmeden önce internette araştırırken yüz ölçümü neymiş,nüfusu ne kadarmış bilgilerinden çok giden insanların yorumları daha çok işime yaradığından,belki birileri de gitmeden benim yazdıklarımı okur düşüncesiyle bir şeyler yazmaya karar verdim.


  Tatilimizin ilk günü ve Münih'teyiz.Sadece 1,5 gün kalabildiğimiz bu şehirde elimizden geldiğince her yeri gezmeye çalışacağız.Havaalanının içinde olan otelimizden şehir merkezine kadar bizi götürecek olan metroya biniyoruz.Londra ve Paris metroları kadar olmasa da yine de gelişmiş bir metro ağına sahip bir kent Münih.Şehrin en "popüler" müzesi olan Deutsches Museum'a gitmek için trende hangi durakta insek,hangi durak müzeye daha yakındır diye düşünürken tatlı bir alman teyze 'istersen sana yardımcı olayım nereye gitmek istiyorsun' diye soruyor ve bir anda bütün Münih'i anlatıyor sağolsun.En sonunda Isartor durağında iniyoruz ve kısa bir yürüme mesafesinden sonra müzedeyiz.Nasıl bir yer,orada ne göreceğim diye düşünenler için ben oraya "gelişim müzesi" diyorum çünkü birbirinden ayrılan her bölümünde gemilerin,arabaların,ev aletlerinin,uçakların ve daha pek çok şeyin geçmişten günümüze gelişimi gösteriliyor bize.Giriş ücreti 3 kişilik bir aile için 17€,benim gibi üniversite öğrencileri için ise sadece 3€.Yine girişte müzenin planının olduğu broşülerden aranırken Türkçe broşürü görmek beni çok sevindiriyor ve gezmeye başlıyoruz.Aslında o kadar çok fotoğraf çektim ki keşke hepsini burda size gösterebilsem ama en çok ilgi çekenler bunlardı.

  İlk önce havacılık bölümünü geziyoruz.Burada Wright kardeşlerin uçağından tutun günümüzün en gelişmiş uçaklarına kadar birçoğunu görmeniz mümkün.Bu bölümü özellikle pilot olan babam çok keyifle gezdi,e ben gördüğüm şeylerden onun kadar anlamasam da benden daha büyük pervaneler görmek,iniş takımları arasında fotoğraf çekinmek ve hatta kokpit örneklerinin içinde gezinmek bana yetti.



Ve diğer bölümlerden birkaç örnek..


Geçmişten günümüze televizyon örnekleri var burada.Ben en çok sol altta görünen hem radyo hem de televizyon olarak kullanılanı sevdim.O küçük ekranda bir şeyler izlemek güzel olabilirdi.








Bu da görüldüğü üzere astronotların Ay'da kullanabildiği aracın birebir örneği.Bunun dışında uzaya gönderilen uyduların da örnekleri bu bölümde bulunuyor.


Müzik aletleri bölümü ise oldukça kapsamlıydı.Yani odalar boyunca uzanan ve bugüne kadar adını bile duymadığım müzik aletleri gördüm.Burası sadece kuyruklu piyanolara ayrılan bölümdü.Hatta müze görevlilerince izin verilen bir kadın da siz gezerken orda piyano çalıyor,ama tabiki sizin piyanolara dokunmanız yasak.

Daha pek çok yer var bence en güzelleri astronomi ve foto+film bölümleriydi,görülmesi gereken bir müze olduğunu söylebilirim.


..


  Müzenin çıkışında yorgun bir halde yürüyerek şehrin merkezindeki Rathaus(belediye binası)'un önüne geldik.Çok görkemli bir bina ve bütün kalabalık bunun çevresinde; fotoğraf çekenler,bisikletleriyle yayaların arasından geçmeye çalışanlar, ellerinde poşetler az ilerideki Apple Store'a koşturanlar herkes burda.Buraya Marienplatz deniyor ve aynı isimli metro durağı da tam merkezde yer alıyor,buraya metroyu kullanarak da gelebilirsiniz.Burda tüm gününüzü harcayabileceğiniz kadar mağaza ve cafe bulunuyor.Rathaus'un sağ ve sol taraflarındaki yollardan yürüyerek yine Münih'in simgelerinden olan iki kiliseye de ulaşabilirsiniz.

  Ayrıca burda da bisiklet kullanımı İngiltere'de olduğu gibi çok yaygın,belki de en kıskandığım şeylerden biridir onlar her yere bisikletle giderken benim İstanbul'da bisikletle ulaşımımı sağlayamamak.

Biraz da yeşillik görelim,oturup dinlenelim deyip şehir haritasındaki en büyük yeşil alan olan "Englischer Garten"e gidiyoruz.Daha girişinde koca koca ağaçlar karşılıyor bizi,göz alabildiğince yeşil her yer.Futbol oynayanlar,güneşi fırsat bilip güneşlenenler ve hatta ata binenler bile var burda.Ortada küçük bi gölet var ve gölette gezinen tekneler.Aslında burası az da olsa Bahçeşehir'deki gölete benziyor sadece daha fazla ağaç var burda.

 

Burası Marienplatz'a oldukça yakın olduğu için çıkışta tekrar yürüyerek merkeze dönüyor ve ordan metroya biniyoruz.S8 hattı bizi yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuk sonunda otelimize götürüyor.
Devamı gelecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...